Dijital dünyada görünür olmak mı, yetkin olmak mı daha etkili? Peki ya ikisi bir arada mümkün mü?
Bugün kariyer yolculuklarımız sadece aldığımız diplomalarla ya da sahip olduğumuz teknik becerilerle şekillenmiyor. Özgeçmişler kadar, görünürlüğümüz de önem taşıyor. Ve bu görünürlüğün en aktif alanlarından biri hiç şüphesiz LinkedIn. Fakat platformda zaman geçiren çoğu kişinin aklında aynı soru var, hatta belki sizler de zaman zaman düşünüyorsunuz: Networking, yani doğru kişilerle bağlantı kurmak mı daha önemli, yoksa yetkinlik mi?
Hiç kuşkusuz belirli bir alanda uzmanlaşmak, deneyim kazanmak ve bunu sürdürülebilir bir şekilde geliştirmek kariyerin olmazsa olmazı. Bugün bir işi almanızın en temel şartı hâlâ işin gerektirdiği bilgi ve beceriye sahip olmanızdır. LinkedIn profilinizde yer alan başarılarınız, projeleriniz, aldığınız sertifikalar ve yazdığınız içerikler de sizin bu yetkinliklerinizin dışavurumudur. Ama sadece yetkin olmak, her zaman görünür olmak anlamına gelmiyor. Ne yazık ki birçok nitelikli profesyonel, yeterince bilinir olmadığı için fırsatların uzağında kalabiliyor. İşte bu noktada networking devreye giriyor.
LinkedIn’in en güçlü tarafı, görünürlüğünüzü doğru kişilerle temas halinde kalarak artırabilmeniz. Yani sadece ne bildiğiniz değil, kimin bildiği de önemli hale geliyor. Etkileşimde bulunmak, ilham verici içerikler paylaşmak, başkalarının fikirlerini desteklemek, kendi alanınızda sesinizi duyurmanın bir yolu.
Ama burada ince bir çizgi var: Networking, sadece “bağlantı sayısı” demek değildir. 10 bin kişiyle bağlantınız olabilir ama biri size güvendiğinde bu yalnızca bilginize değil, karakterinize ve iletişim tarzınıza da dayalıdır. Gerçek ve sürdürülebilir bağlar, samimiyetle ve katkı niyetiyle kurulur.
Bugün algı zaman zaman gerçekliğin önüne geçebiliyor. Bir kişinin yalnızca görünür olması, bazen onun gerçekten yetkin olduğu algısını yaratabiliyor. Bu durumun farkında olmak, ama bunu bir stratejiye dönüştürmeden önce temeli sağlam atmak çok önemli. Sahici bir etki yaratmak istiyorsak önce iyi olmalı, sonra da iyi olduğumuzu duyurmalıyız.
Bu dengeyi kurabilen profesyoneller sadece LinkedIn’de değil, kariyerlerinin her alanında öne çıkıyorlar. Çünkü insanlar yalnızca teknik bilgiye değil, ilhama da ihtiyaç duyuyor. Yetkinliğiyle fark yaratan bir profesyonelin bunu paylaşması, başkalarına da yolu açıyor, örnek oluyor, değer yaratıyor…
“O halde hangisi daha önemli?” diye sorabilirsiniz. Bu soruya tek bir doğru cevap yok. Çünkü biri olmadan diğeri eksik kalıyor. Yetkinliğiniz sizin özünüzse, networking de onu dünyaya açan pencere. Yani sadece yetkin olmak sizi hazır tutarken, networking ise sizi görünür kılıyor. Zamanla gelişen ve sağlam bir şekilde kurulan bir LinkedIn ağı, sizin alanınızdaki gelişmeleri yakından takip etmenizi sağlıyor, doğru insanlarla doğru zamanda bir araya gelme olasılığınızı artırıyor. Ancak bu ağı etkili kullanmak da bir yetkinlik. Yani aslında networking ve yetkinlik birer rakip değil, birbirini besleyen iki temel güç.
LinkedIn pasif bir dijital CV alanı değil; aktif bir ilişki ve etki ağı. Kendini sürekli geliştiren, bunu paylaşmaktan çekinmeyen, katkı sunan ve açık iletişim kuran profesyonellerin alanı… Bu yüzden de yetkinliğinizi sabırla inşa edin, networking becerinizi stratejik şekilde geliştirin. Bu ikisini dengeyle taşıyan profesyoneller sadece fırsatları yakalamakla kalmaz, aynı zamanda başkalarına da yeni yollar açar.
Unutmayın, birileri sizi bir gün tanıyacaksa hem ne bildiğinizi hem nasıl biri olduğunuzu fark etsin!




