Kurum İçi Rekabetten Geriye Kalan

Rekabet, başarıyı tetikleyen en önemli unsurlardan biridir… mi? Geleneksel olarak şirketlerin birbirleriyle rekabetinden daha iyi ürün ve hizmetlerin doğacağını, kurum içi rekabetten de inovasyon ve yüksek verimlilik elde edeceğimizi düşünüyoruz. Bir noktaya kadar da haklıyız bence; kurum içinde iyi niyetli ve dostça bir rekabet hem motivasyonu artırmak için hem de çalışanların sosyalleşmesini sağlayabilmek için en sık kullanılan yöntemlerden biri. Ama incecik bir çizgi var ki; onu aştığınızda rekabet iş birliği bitiyor, stres artıyor, bireysel çıkarlar ön plana çıkmaya başlıyor.

Sağlıklı Rekabet Nerede Biter?

Rekabetin toksik bir hale gelmeye başladığının ilk göstergesi bence genel moral düşüklüğü. Eğer bir taraf rakiplerinin gerisinde kalmaya başladıysa iki seçenek var: ya motive olup öne geçmek için daha çok çalışacak ya da “nasıl olsa kaybettim” diyerek moral bozukluğuyla verimliliği düşecek. Bu iki sonucun ortaya çıkması da tesadüfi değil tabii ki.

Kurumunuzda rekabetin sınırlarını belirlerken çok hassas bir dengeyle oynadığınızın farkında olmalısınız. Bazı kişiler rekabetle motive olur, bazı kişiler anksiyete ve stres gibi olumsuz duygular yaşayabilir. Bu yüzden öncelikle takımınızı ve/veya kurumunuzda çalışan ekiplerin kişiliklerini ölçüp tartmalısınız.

Bir başka konu da hedeflerin gerçekçiliği. Özellikle satış alanında çok gördüm; ulaşması neredeyse imkansız hedefler belirleniyor. Bir kişi veya ekip bu hedefe bir şekilde eriştiğinde bir sonraki hedef daha da büyük oluyor. Bunun sakıncası şurada, eğer bir hedef gerçekçi değilse bütün ekibin motivasyonu düşecek. Ama bir taraftan da eğer hedefe ulaşmak çok kolaysa herkes ulaşacak ve yine rekabetin bir anlamı kalmayacak. Bu sebeple hedeflerin belirlenmesi de kritik bir adım.

Değineceğim son nokta da kurumun kültürü. Rekabet dostça ve eğlenceli olduğunda güzel. Eğer rekabet amacını aşmaya başlamışsa, çalışanların aklında sürekli olarak rekabet varsa ve yönetici/liderler de buna göz yumuyor hatta destekliyorsa; işte bu nokta artık kurum kültürünün elden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Sürekli ve çetin rekabet ortamında çalışan kişiler artık iş arkadaşlarının başarılarına mutlu olmayacaktır; aksine başarıları engellemeye çalışma eğilimleri bile söz konusu olabilir. Ortak amaçlar çerçevesinde çalışması gereken ekipler, sadece kendi çıkarlarını gözetmeye başlayarak daha az iş birliği yapma eğiliminde olabilir. Belki bir zamanlar var olan güven ortamı yerle bir olur ve bilgi paylaşımı durma noktasına gelerek kurum içi iletişimi de olumsuz etkiler.

Toksik rekabetten geriye kalan stres, kaybeden olma duygusu, güvensizlik ve takım olmaktan çıkmış ekiplerdir. Asıl mesele rekabeti doğru yönetebilmek. Eğer yönetici ve liderler adil bir şekilde, gerçek odağı kaybetmeden, çalışanları birbirine düşürmeyen ve ekip ruhunu zedelemeyen bir şekilde yönetebilirlerse, işte kurum içi rekabetin meyvelerini asıl o zaman toplayabilirsiniz. Yani çok kolay bir şey değil; ama başarana büyük avantaj sağlıyor. Sağlıklı rekabet bu bağlamda sürdürülebilir büyümenin anahtarı olabilir, yönetmesini bilenlere.

Kaynaklar

https://www.headspacegroup.co.uk/a-competitive-workforce-the-pros-and-cons/

https://sloanreview.mit.edu/article/competition-from-the-inside-out/

https://www.business.com/articles/gal-rimon-workplace-competition/

Son Yazılar

Sorularınız mı var?

İletişime geçin!

İletişime geçin!

Tüm sorularınız için bize ulaşabilirsiniz. En kısa sürede size dönüş yapacağız.

Go to Top