Risk, Değişimin Doğasında Var

Potansiyel zarar olarak tanımlayabiliyoruz riski; attığımız her adımda, hatta her sokağa çıkışımızda bile riske giriyoruz. Bunu şunun için söylüyorum; hayatınızda risk almaktan korkan ve hiç risk almadan yaşadığını söyleyen insanlar vardır. Ama hepimiz, her an, neredeyse her aksiyonumuzda göze alınabilecek dahi olsa riske giriyoruz.

Risk almadan yaşadığını söyleyen insanlar var ya, işte o insanların asıl korktuğu şey belirsizlik. Herhangi bir konuda karar verdiğinizde, sonucun olumlu olacağını düşünseniz bile olumsuz olma riski var; yani sonucu kesin olarak bilemiyorsunuz. Bence asıl sorun da burada; risk ve belirsizliğin iç içe geçmesi, anlam karmaşasında sıkıntı. Yoksa yönetmeyi bilen için risk o kadar da kötü bir şey değil.

Farklı birçok açıdan ele alabilirim risk kavramını; ama benim en çok ilgimi çeken değişimle ilişkisi. Rutininizde ve hayatınızda değiştirdiğiniz her şey risk taşıyor. Spor yapacaksınız diyelim, sakatlanma riskini göze alıyorsunuz. Direksiyon başına geçiyorsunuz, kaza yapma riskini göze alıyorsunuz. Ya da benim gibi kurumsal hayatı geride bırakıp butik bir işletme, hem de kendi başınıza öğrendiğiniz bir alanda çalışan bir şirket kuracaksanız da finansal riski ve özgüveninizin zedelenmesi olasılığını kabulleniyorsunuz. Ama bir şeyler değişmek zorunda değil mi? Her şey her an değişmiyor mu? Değişimi kabullenmemek veya onunla mücadele etmek de bir risk -bana sorarsanız daha büyük bir risk- taşımıyor mu?

Yönetmeyi bilen için kötü bir şey değil demiştim; hakikaten öyle. Eğer değişimin potansiyel faydaları ile statik kalmanın potansiyel zararlarını olabilecek en objektif şekilde tartabilirseniz, o zaman hangi riski almanın daha mantıklı olduğunu da açıkça görebiliyorsunuz. Hani derler ya insan en çok yapmadıklarından pişman olur diye, tam da öyle aslında. Aksiyon almamak, değişmemektir gelişmenin önünde duran engel. Riskten kaçınmak olarak düşünüyoruz bunu fakat öyle değil. Statik kalıyoruz, sadece piyasa değil; dünya değişirken de geride kalıp bazen etrafımızı tanıyamaz hale geliyoruz. Hatta kimi zaman da “risk” almaktan korkup yapmadığımız şeyleri başkaları yapıp başarılı olunca üzülüyoruz.

Konfor alanımızda kaldığımız sürece değişime ayak uyduramayız. Bugünkü gibi bir dünyada, sağlam bir temel yerine hareketli bir plaka üzerinde ayakta kalmaya çalışırken, sabit kalırsak yıkılırız. Dar caddelerden ve tümsekli yollardan geçen bir otobüste ayakta yolculuk yapmak gibi aslında. Eğer otobüsle birlikte hareket edemezsek düşmez miyiz? Onun iniş çıkışlarına, hızlanıp yavaşlamasına göre konumlandırmazsak kendimizi, ne kadar dimdik ayakta durabiliriz?

Anlayacağınız üzere ben değişim korkusuyla risk almaktan çekinmeyi birlikte değerlendiriyorum. Tabii ki pembe gözlüklerle bakmıyorum hayata; bazen aldığım riskler olumsuz sonuçlar doğuruyor. Ama mantıklı riskler aldığım sürece, değişimin aynı kalmaktan daha iyi olduğunu kendime hatırlattıkça ilerleyebiliyorum. Bugün bir işi yapış şeklim yarın aynı olmayacak belki de. Bunu bildiğim sürece, değişimle birlikte gelen risk benim için göze alınabilir düzeyde.

*Kişisel düşünceler belirtildiği için kaynak kullanılmamıştır.

Kaynaklar

https://www.statista.com/topics/11942/linkedin-b2b-marketing/#topicOverview

Son Yazılar

Sorularınız mı var?

İletişime geçin!

İletişime geçin!

Tüm sorularınız için bize ulaşabilirsiniz. En kısa sürede size dönüş yapacağız.

Go to Top