Yıkıcı yenilik kavramına hepimiz aşinayız sanıyorum; neticede yıkıcı yeniliğin tam göbeğinde yaşıyoruz. Yenilikçi ürünlerle pazarları alt üst eden pek çok şirketle karşılaşmadık mı yıllar içinde? Mesela Netflix eğlence kavramını değiştirdi; istediğin zaman istediğin yerde reklam görmeden dizi ve film içeriği tüketme özgürlüğünü sağladı (şu anda reklam görmeden kısmı biraz tartışmalı ama konumuz bu değil). Yıkıcı yeniliğin mantığı niş veya düşük gelirli tüketici segmentinden başlaması ve mevcut pazarda yeni bir çözüm geliştirmesi. Netflix’in başarısı kablolu tvden daha düşük fiyata fayda sağlamasıyla mümkün oldu mesela. Ya da Airbnbotellerden daha uygun fiyata kalacak yer temin etmesiydi. Sonuçta Netflix eğlence dünyasının, Airbnb de konaklama pazarının dinamiklerini yıkarak yeniledi.
Yaratıcı yıkım kavramıyla yıkıcı yeniliğin çok fazla karıştırıldığını görüyorum ama aslında yaratıcı yıkım çok daha geniş bir alanı kapsıyor. Sektör ya da pazarın değil; büyük bir ekonomik düzenin dönüşümünden bahsediyoruz. Genellikle üst segmentten başlıyor ve amacı eski sistemi tamamen yok etmek. Kısaca tanımlarsak; ekonomik büyüme ve yeniliklerin, eski yapıları yıkarak daha verimli ve yenilikçi yapıları getirmesi. Yani Airbnb değil de dijital dönüşüm. Şu an dijital dönüşüm süreci devam ettiği için biraz daha geçmişten ve tamamlanan bir süreçten örnek vereyim; mesela Endüstri Devrimi.
Çok büyük ve tozlu bir sistemin, aslında ekosistemin dönüşümünden bahsediyoruz yaratıcı yenilik dediğimizde. Ekonomist Joseph Schumpeter bu kavramı ilk ortaya attığında Marx’ın, kapitalizmin kendi kendini yenileyen bir sistem olduğu düşüncesinden etkilendiğini söylemiş. Yani kendini yenileyemeyen sistemlerin değişimi söz konusu olan. Mesela Nokia, bu konuda en net örneklerden biri. Cep telefonu piyasasının hâkimi Nokia, akıllı telefonun yükselişini nasıl olduysa göremedi. Zamanında kişisel bilgisayarlar için söylenen geçici bir trend olduğu yanılgısına kapıldı ve cep telefonları yeni bir çehreyle tüketiciyle buluşurken, Nokia unutulan ve sonunda da pazarda adı bile anılmayan bir “eski sistem” haline geldi. Kodak da böyle bir örnek, kaç yıldır Kodak markalı bir ürün görmediniz? Çünkü Kodak analog kaldı; dijital kamera dönüşümüne uyum sağlamaya çalıştı ama başaramadı. Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla da artık sadece kamera üreten bir markaya ihtiyaç kalmadı. Leica bu konuda başarılı markalardan birine örnek gösterilebilir. Akıllı telefon devrimine en iyi bildikleri şeyle yani kamera lensi tedariğiyle dahil oldular ve bugün bile pazardaki akıllı telefonların hatırı sayılır bölümünün kameralarında Leica lensler kullanılıyor.
Adındaki “yıkım” sizi yanıltmasın; yaratıcı yıkım aslında olumlu bir kavram. Eski sistemde takılıp kalanlar için olmasa da yenilenebilen, esnek bir yapıda uyum sağlayabilen kişi ve kurumlar için daha yüksek verimlilik sağlıyor. Daha kolay süreçler vadediyor. Elektrikli araçların yaygınlaşması mesela, içten yanmalı motorlu araç üreticileri için bir tehdit ve bu alanda çalışan kişiler için iş kaybı anlamına gelebilir; ancak bu süreç doğru yönetildiğinde yeni iş fırsatları yaratıyor. Kısacası yaratıcı yıkım, uzun vadede toplumun gelişmesini ve ilerlemesini destekler.
Yani diyeceğim o ki bir yıkım yenilik ve gelişme vadediyorsa ondan korkmayacağız. Yönetebildiğimiz değişim yepyeni fırsatların habercisi olmaya ve toplumla birlikte bizi de geliştirmeye devam edecek. Yaratıcı olduktan sonra yıkımdan korkmayın; bırakınız yıksınlar yerine daha iyisini koyabileceklerini düşünüyorlarsa.
Kaynaklar
https://en.wikipedia.org/wiki/Creative_disruption
https://www.investopedia.com/terms/c/creativedestruction.asp
https://www.deloittedigital.com/us/en/insights/perspective/creative-disruption.html