Hal böyleyken yaşanan bu hızlı değişim dönüşüm sürecinin rüzgarıyla, sanayi 4.0, robotlaşma ve insan gücüne ihtiyaç duyulmayan sistemlerin yükselişi kaçınılmaz oldu ve sonuç olarak iş gücü piyasası daha önce hiç yaşamadığı bir tehdit ile karşı karşıya kaldı.

Teknolojinin üretim süreçlerine yansımasının bir sonucu olarak otomasyon birçok mesleği de çalışanların elinden aldı. Otomasyon teknolojisinden ilk etkilenen meslek grupları mavi yakalılar ve tekrar eden görevleri olanlar olsa da, teknolojideki bu hızlı gelişim süreci ile beyaz yaka ve hatta yaratıcı mesleklerdeki kişilerin bile benzer bir durumla karşı karşıya kalacağından bahsetmemiz mümkün. Ancak her durumda olduğu gibi burada da avantaja dönüştürülecek noktalar mevcut zira yeni meslekler edinme ve mevcut işlerin kaybı arasında mutlaka zamansal bir gecikme söz konusudur. Bu durum dikkate alındığında yeni becerilerin edinilmesi ve bireylerin kendini geliştirme süreçlerinin yakın geleceğin iş gücü piyasasında başarı elde etme konusunda kilit bir rol alacağını söyleyebiliriz.

Teknoloji ve otomasyonun gelişiminden doğan dezavantajı fırsata çevirmek için yeni yeni meslek dalları ve pozisyonların profesyonel hayatın birer parçası olacağını gözlemleyeceğiz. Örneğin Duygu Tasarımcılığı, Avatar Yöneticiliği, Zaman Planlamacılığı, Dikey Çiftçilik, Nano Medikalcilik bunlardan sadece birkaçı. Ayrıca otomasyon ve robot teknolojisi belirli profesyonel alanları ele geçirecek olsa da, insanlar ve makinelerin en iyi verimlilik seviyesine ulaşmak için birlikte çalışacağı bir düzen de beraberinde gelecek. İş dünyasında şimdiden hiç de azımsanmayacak kadar çok olan bir kesim tarafından tepkiler artmaya başladı ve ileride şirketler bu konudaki çalışmalarını ve işe alma süreçlerini açıklamak için bugünkü koşullarda olduğundan daha fazla baskı ile karşı karşıya kalacak. Yine beşeri işe alımlar, bir sosyal sorumluluk ölçütü olarak da görülebilecek.

Hayat içindeki bazı yazılı olmayan ancak daima işleyen kurallar devrede olacak, ve en güçlü olan içinde bulunduğu şartlara en çabuk uyum sağlayan olarak hayatını yeni bir vizyon çerçevesinde gelişerek sürdürecektir.

Gelişen ve değişen şartlar, teknoloji, dijitalleşme, otomasyon derken hayatın kendi içerisindeki olağan akışı görmezden gelmeden, ancak tüm yeni şartları da özümseyip her bireyin kendi özelliklerine göre yeniden şekillenmesini sağlayarak diğer bir deyişle önümüze gelen şartlarla, elimizdekileri harmanlayarak, geleceğin kapılarını hem kendimiz hem de yeni nesiller için en aydınlık yöne doğru açabiliriz.